ŞEBNEM TURHAN
Türk bankacılık sektörü, sıkı para politikası ve makroihtiyati önlemler nedeniyle zorlu bir dönem geçirdi. Ancak bu yıl düşen enflasyon ve politika faizi indirimleri, sektör açısından olumlu gelişmelere yol açması bekleniyor. BBVA Türkiye ve MENA Stratejisti Tufan Cömert’in hazırladığı raporda, bankacılık kârlılığının 2025 yılında iyileşeceği öngörülürken, bu yıl daha yüksek TL yükümlülükleri ve düşük TÜFE endeksli portföylere sahip bankaların faiz oranlarının gerilemesiyle daha avantajlı bir pozisyonda olacakları vurgulandı. Ayrıca, bankaların tahvil ihraçlarının artması öngörülmekte ve BBVA, İş Bankası, Eximbank ve Ziraat Bankası tahvillerinin görece iyi getiriler sağlayacağına dikkat çekmektedir.
Bankaların Sukuk İhraçları Artabilir
Cömert’in raporuna göre, Mart 2025 itibarıyla Türkiye’deki bankalar tarafından ihraç edilen 45 tahvil bulunmaktadır. Bu tahvillerin 21’i Eurobond, 17’si Tier 2 ve 7’si AT1 şeklindedir. Eurobondlardan yalnızca Ziraat Bankası’nın İslami bankacılık iştiraki Ziraat Katılım tarafından ihraç edilen sukuk bulunmaktadır. Şu an başka hiçbir Türk bankası sukuk ihraç etmemektedir. Küresel sukuk talebindeki artış ışığında, Türk İslami bankalarının gelecekte sukuk ihraç etme potansiyeline sahip olduğu değerlendirilmektedir.
Banka tahvillerinin ikincil piyasa likiditesi Türk devlet tahvilleri kadar yüksek olmasa da, makul fiyatların bulunmasının her zaman mümkün olduğunu belirten Cömert, kıdemli tahviller arasında, tek tek kurumlara ait getiri eğrileri oluşturmanın sınırlı sayıda tahvil nedeniyle uygulanabilir olmadığını ifade etti.
Rapora göre, yüksek TL mevduatı ve TÜFE’ye endeksli tahvillerin toplam tahvil stoku içindeki oranı düşük olan bankaların bu yıl öne çıkması bekleniyor. Borsa İstanbul’da işlem gören Garanti BBVA ve İş Bankası’nın, sırasıyla yüzde 42 ve yüzde 32’lik TÜFE’ye endeksli tahvillerin toplam portföylere oranı ile bu ortamda daha avantajlı konumda olduğu görülüyor. Net sermayelerinin faiz değişikliklerinden ne ölçüde etkilendiğini gösteren durasyon açığı açısından, İş Bankası ve Halkbank en büyük durasyon açığına sahip bulunmaktadır. Bu durum, düşen faiz ortamında yükümlülüklerini hızlı bir şekilde yeniden fiyatlandırmaları için fırsat tanıyacaktır. Cömert, İş Bankası’nın piyasa koşulları bakımından en iyi konumda olan banka olduğunu belirterek, şunları ekledi:
“Bu nedenle, özellikle İş Bankası’nın 2029 tahvilini öneriyoruz. Ayrıca Türk Eximbank tahvillerinin de dikkat çekici olduğunu düşünüyoruz. Türk Eximbank tahvilleri, benzer vadedeki Türk devlet tahvillerine göre 25-70 baz puanlık ek getiri sunuyor ve daha az kredi riski almak isteyen yatırımcılar için cazip bir seçenek. Eximbank’ın 2026 ve 2028 tahvilleri önerilerimiz arasında yer alıyor. Önümüzdeki dönemde banka bilançoları konusundaki olumlu beklentilerimizle, Ziraat Bankası’nın 2029 tahvilinin de benzer şekilde önemli bir ek getiri potansiyeline sahip olduğunu düşünüyoruz.”
Dış Borç Çevirme Oranı Yüzde 147
Cömert, raporunda Türk bankalarının 2023’ten bu yana dış finansmana erişiminde yaşanan iyileşmenin finansman risklerinde azalmaya yol açtığı belirtti. Bu durum, önemli sayıda eurobond ve Tier 2 borçlanma araçlarının ihraç edilmesiyle de kanıtlanmıştır. Ocak 2025 itibarıyla bankaların dış borç çevirme oranının yıllık yüzde 147 olduğuna dikkat çeken Cömert, toplam brüt dış borç stokunun ise 173 milyar dolar seviyesinde bulunduğunu vurguladı. Hala yüksek olan Türk-ABD tahvil faiz farkı ve sınırlı döviz ihtiyaçlarının mevcut olduğu göz önüne alındığında, Türk bankalarının tahvil ihracında ihtiyaçlara yönelik değil, fırsatları değerlendireceklerini düşündüğünü ifade etti.
Sektörde Hızlı Bir Toparlanma Öngörülüyor
BBVA Türkiye ve MENA Stratejisti Tufan Cömert, Türk bankalarının faaliyetlerinin büyük ölçüde yerel olması nedeniyle, son yıllardaki politika değişikliklerinden en çok etkilenen kuruluşlar arasında yer aldığını belirtti. Bankacılık sektörünün tüm zorlukları başarıyla yönettiğini, finansal dalgalanmalara karşı dayanıklılığı ve sağlam yapısıyla ön plana çıktığını ifade etti. Cömert, Türk Merkez Bankası’nın sıkı para politikası uygulamasının yatırımcı güvenini artırarak döviz kuru istikrarı sağladığını ve bu durumun da faaliyet ortamını iyileştirdiğini dile getirdi.
2025’in ekonomik politika normalleşmesinin etkilerinin sürdüğü, risk priminin iyileştiği ve regülasyonların basitleştiği bir yıl olmasını beklediklerini aktaran Cömert, sektörün kârlılık ivmesinin artması, güçlü likidite ve sermaye yeterliliğine sahip olan, marj yönetimini daha iyi gerçekleştirebilen bankaların öne çıkmasını sağlayacağına dikkat çekti. TCMB’nin faiz indirimlerine devam etmesi durumunda, yılın ikinci yarısında mevcut ortalama vade uyumsuzluğunun 6-8 ay olduğu bankacılıkta hızlı bir toparlanma bekleniyor.
Kaynak: Ekonomim