Dünya çapında devam eden enflasyon ve resesyon ikilemi, ABD Başkanı Donald Trump’ın 2 Nisan’da tanıttığı karşılıklılık esasına dayalı tarifelerle daha da derinleşiyor. Çin’in bu duruma yanıt vermesi, küresel ekonomideki daralmanın yanı sıra enflasyonist baskıların artması konusundaki endişeleri pekiştiriyor.
Trump yönetiminin, ülkenin başlıca ticaret ortaklarıyla yaşadığı tarifeye dayalı uyuşmazlıkların enflasyonu arttırabileceğine dair belirsizlikler devam ediyor. Bu süreçte, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) enflasyonla savaşta kaydettiği ilerlemelerin tehlikeye girebileceği yönündeki kaygılar da sürüyor.
Bu gelişmelerle birlikte tahvil piyasalarındaki artan risk algısı, yatırımcıların güvenli liman arayışını tetikliyor. ABD’nin 10 yıllık tahvil faizi, son işlem haftasında yaklaşık 40 baz puan düşerek Ekim 2024’ten bu yana gördüğü en düşük seviye olan yüzde 3,9150 seviyesini test etti.
“Tahvil tarafı, güvenli liman noktasında yeterli olmayabilir”
Stratejist Cüneyt Paksoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Trump’ın tahvil piyasasında etkili bir rol oynadığını ifade ederek, “Trump, Fed’e doğrudan baskı yapmadı fakat zaman zaman kendisi ya da ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, ABD tahvil getirilerinin aşağı yönlü bir süreç içinde olduğunu belirtti, zira özellikle ABD’nin 10 yıllık tahvil faizi dünya genelinde referans kabul ediliyor.” şeklinde konuştu.
Paksoy, hem borçlanma maliyetleri hem de ABD’deki çeşitli finansal denklemler açısından, 10 yıllık tahvil getirilerinin seyirinin yakından izlendiğini vurguladı. “Piyasalar bunu güvenli liman olarak görse de bu düşüş istenilen bir durum. Güvenli liman etkisi ile tahvil faizindeki gerileme, Trump’ın hedeflediği bir durumdu.” diye ekledi. 10 yıllık tahviller yüzde 4’ün altına inmişken, 2 yıllık tahviller de 3,65 seviyesine geriledi. Paksoy, ABD’nin ciddi bir borç çevrimine sahip olduğuna dikkat çekti ve “Sahip olduğu borç miktarı dünya genelinde önemli bir oran oluşturuyor; bu nedenle ABD’nin gelir üretmesi gerekiyor.” ifadesini kullandı.
Paksoy, önümüzdeki süreçte ABD’nin borçluluğunun sürekli takip edileceğini belirterek, eğer enflasyon yavaşlamazsa Fed’in politikalarıyla ilgili soru işaretlerinin artabileceğini de ifade etti.
Paksoy, Fed Başkanı Jerome Powell’ın geçen yıl ağustosta düzenlenen Jackson Hole toplantısında eski Fed Başkanı Paul Walker dönemine vurgu yaptığını hatırlatarak, “1980’ler ve 90’larda faiz ve enflasyon arasındaki ilişki ansızın değişti. Enflasyon düşecek gibi oldu fakat sonra tekrar yükseldi ve faiz de bununla birlikte arttı. Çift haneli enflasyon ve faiz oranları görüldü ve bu durum ABD’nin ciddi bir resesyona girmesine neden oldu. Böyle bir tabloyla karşılaşmamak adına iyi bir programla ilerlemeleri gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Paksoy, gelecekte kamu borçlarının sürdürülebilirliğinin tartışılması durumunda, bunun tahvil piyasasında belirgin etkiler yaratacağını vurguladı.
Paksoy, tahvilin her zaman bir güvenli liman olarak görüldüğünü belirterek, “Borçluluk ve tahvillere olan güvenin sorgulandığı bir ortamda durumu farklı bir perspektiften değerlendirmek gerekecek. Altının 3 bin doların üzerine çıkması tesadüf değil; altın uzun vadede önemli bir varlık olarak masada kalacaktır çünkü jeopolitik riskler tahvil fiyatlamalarında etkili olmuyor.” yorumunu yaptı.
“ABD’de başkanlık seçimi gününden bu yana en düşük seviye”
Bahçeşehir Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Rahmi İncekara, ticaret savaşının yarattığı küresel belirsizlik ve durgunluğun dikkate değer bir risk olarak değerlendirdiklerini belirtirken, şunları ifade etti:
“Özellikle para, emtia ve tahvil piyasaları bu belirsizlikleri fiyatlamaya başladı. ABD 10 yıllık tahvil getirileri yüzde 4’ün altına düştü. Bu, ABD’deki başkanlık seçim gününden bu yana gördüğü en düşük seviye. 10 yıllık tahvil getirilerindeki sert düşüş, artan resesyon korkuları ve güvenli liman varlıklarına yönelik talebin yükselmesiyle gerçekleşti. Bu durum, genellikle ekonomik büyüme endişelerinin arttığı veya resesyon riskinin yükseldiği dönemlerde görülür; tahvil fiyatları artarken getirileri düşer.” dedi.
İncekara, tahvil faizlerinin düşmesinin kamu borcunun maliyetlerini aşağı çekeceğini belirtti ve “Doların kısmi değer kaybı dış ticarette etkisini gösterecek, bu da düşen ticaret açığının Trump’ın söylemleriyle uyumlu olmasına yardımcı olacaktır.” şeklinde konuştu.
Kaynak: Ekonomim