1. Haberler
  2. Gündem
  3. Eğitimde Siyaset ve Sorunlar: Çözüm Nereye?

Eğitimde Siyaset ve Sorunlar: Çözüm Nereye?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Eğitimdeki çoğu sorun, eğitsel ilkelerden ziyade politik nedenlerle bağlantılıdır. Okullar, belirli çıkar gruplarının etkisinden kurtarıldığında, kaynaklara erişimde adalet sağlanabilir ve bollukla bölüşüm yapılması kolaylaşacaktır.”

“İdeolojik tartışmalar yerine eğitsel gereksinimlere odaklanmak çok önemlidir. Eğitim reformlarının siyasi etkilerden bağımsız şekilde önerilmesi, uygulanması ve değerlendirilmesi için bağımsız kurumlar kurulmalıdır. Ülkemizde ise tam tersi bir durum söz konusu.”

Eğitim Sorunları

Bu konuları Boğaziçi Üniversitesi emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Baykal ile ele aldık.

Güncel gelişmeler bağlamında eğitimde hangi sorunlara odaklanmak gerektiğini düşünüyorsunuz?

Ben eğitimdeki sorunları iki ana başlık altında sınıflandırıyorum: “olgusal sorunlar” ve “düşünsel sorunlar”.

Olgusal sorunlar, eğitim tasarımı, uygulama ve değerlendirme süreçlerinin tümündeki yapısal ve işlevsel sorunları içerir. Başlıca çıktılara bakacak olursak: Beklentilerin karşılanmaması, yüksek başarısızlık oranları, sürekli yılgınlık ve öğrencilerde yaşanan kaygı, gerilim gibi durumlar öne çıkmaktadır.

Zamanında ve yeterli nitelik veya nicelikte girdi olmaması en önemli sorunlardan biridir. Bu durum, kısıtlı eğitim bütçesinin kaçınılmaz bir sonucudur. Yetersiz eğitim bütçesi, aç kalan öğrenciler, umutsuz öğretmenler ve liyakat olmaksızın atanmış yöneticiler gibi sonuçlar doğurur.

Eğitim sisteminin zayıflığını etkileyen olumsuz girdilere örnek olarak Corona Virüs, enflasyon, düzensiz göç ve artan uyuşturucu kullanımı gösterilebilir.

Ayrıca ansızın ortaya çıkan sistem sarsıcı girdiler de mevcuttur; Robotlar, Yapay Zekâ ve akıllı telefonlar gibi.

Girdi ve çıktı arasındaki süreçte yaşanan sorunlu etkileşimler de dikkat çekiyor: Yetersiz, bakımsız ve verimsiz fiziksel ortamlar.

Toplumsal dinamiklerin neden olduğu uyuşmazlıklar, uyumsuzluklar ve dağınıklıklar eğitim sürecini etkiliyor. Okulun kimlik oluşturamaması, paydaşların okul aidiyetini hissedememesi gibi sorunlar önemli birer engel teşkil ediyor.

Eğitim teknolojilerinin üretim teknolojilerinin gerisinde kalması, öğrenme ve öğretim süreçlerinde ekonomik ve pedagojik eksiklikler oluşturuyor.

Öğretimde geleneksel yöntemlerle yenilikçi yaklaşımlar arasındaki gerilim, öğretmenlerin etkinliğini kısıtlıyor. Öğretmenlerin asgari ücrete mahkûm olmaları, girişimci liderlik beklentilerini karşılamaktan uzak kalmalarına yol açıyor.

Ölçme ve değerlendirmede araştırmacı bir bakış açısının hâkim olmaması, gereksiz ve yanıltıcı not sistemlerinin varlığına neden oluyor.

Eğitim sisteminin tüm bileşenlerinde ve süreçlerinde eşitsizlik ve fırsat azlığı gibi süreğen sorunların ortaya çıkması eğitimle ilgili ciddi sıkıntılara zemin hazırlıyor.

Bu olgusal sorunların çözümüne dair hangi ipuçlarını verebilirsiniz?

Eğitimle ilgili olgusal sorunların temelinde, ekonomik çıkarcılık ve politik despotluk gibi engeller bulunmaktadır. Okullar belirli çıkarların etkisinden kurtarılabilirse, kaynakların adil bir şekilde dağıtılması mümkündür.

Eşit finansman modelleri ile kaynakların öğrenci ihtiyaçlarına göre dağıtılması mümkün. Geri kalmış bölgelerde öğretmenlerin eğitimi ve niteliğine yapılan yatırımlar, eğitim çıktılarının önemli ölçüde iyileşmesini sağlayabilir. Öğretmen yeterlilikleri arttıkça, öğrenci başarılarının da yükseldiği görülmektedir.

Güncel teknolojiye erişim sağlanması, eğitimdeki fırsat eşitsizliğini azaltacaktır. Koşulları yetersiz okulları dijital araçlarla donatmayı amaçlayan programlar, öğrencilerin nitelikli eğitime erişimini kolaylaştırabilir.

Eğitime, tarikatlar yerine yerel toplulukların ve ebeveynlerin dâhil edilmesi, öğrenmeyi destekleyen ortamlar oluşturulmasını sağlayabilir. Bu katılım, okul sonrası ders destekleri ve yerel işletmelerle işbirliklerini içerebilir. Yani eğitimde eşit erişimi sağlamak için güçlü hükümet politikalarına ihtiyaç vardır.

Fırsat eşitsizliğini ve eğitimde güncel içeriğin gerisinde kalmayı ele almak, politika reformları ve toplumsal katılım ile kaynaklar ve teknolojiye stratejik yatırımları içeren çok yönlü bir yaklaşım gerektirir. Bu alanlara odaklanarak, eğitim sistemleri tüm öğrenciler için eşit fırsatlar sunmaya çaba gösterebilir.

Düşünsel sorunlar denildiğinde, bilişsel ya da duygusal zorluklarla karşılaşıyoruz. Öğrenme güçlükleri, ruh sağlığı sorunları ve motivasyon eksiklikleri, öğrencilerin eğitim sürecini olumsuz etkileyebilir.

Bu bağlamda “düşünsel sorunlar” kavramı, sadece öğrencilerin değil, eğitimle ilgili tüm paydaşların zihin yapıları ve sıkıntılarının göz önünde bulundurulmasını gerektiriyor. Ben, “düşünsel sorunlar” demekle eğitim paydaşlarının yanlış inançlarını, önyargılarını ve asılsız bilgilerini kastediyorum.

Eğitimde karşılaşılan “düşünsel sorunlar”, yanlış anlamaların, popülist yaklaşımların ve ideolojik tutuculuğun etkilerini göstermektedir. Bu kavram, eğitim paydaşlarının algılarını ve inançlarını da gözler önüne seriyor.

Düşünsel sorunları birkaç başlık altında derlememiz mümkündür:

• Yanıltıcı Benzetiler: “Ağaç yaşken eğilir” benzetmesi, öğretmenin bilgi çeşmesi, çocukların beyninin boş bir kova gibi olduğu gibi yanlış algılar.

• Tek tip öğrenim modeli: Her öğrencinin aynı öğretim yöntemine uyacağı anlayışı ve sınav sisteminin sadece ezber becerisini geliştirdiğine dair yanlış düşünceler.

• Zeka/Yetenek Hakkındaki Söylenceler: Zekânın sabit olduğu ya da yalnızca belirli alanlarda başarıyla tanımlandığı gibi yanlış inançlar.

• Eğitim Reformlarıyla İlgili Söylentiler: İlerici eğitim fikirlerinin gereksiz yere olumsuz karşılanması.

• Popülizm: Hızlı çözümlere ağırlık vermek, öğrencilerin ihtiyaçlarını göz ardı etmek gibi tercihlerin doğurduğu sorunlar.

• Fırsatçılık: Eğitimi kişisel veya siyasi kazanç aracı olarak kullanan paydaşların oluşturduğu istikrarsızlık.

• Düşünsel Yanılgılar: İstatistiksel ilişkiyi nedenselliğe indirgeyerek, eğitimdeki eşitsizlikleri göz ardı etmek.

• Yanıltıcı İkilemler: Tek bir yol olduğuna dair yanlış algılar; örneğin, “genel eğitim mi yoksa mesleki eğitim mi?” gibi basit karşıtlıklar.

• Yanlış Bilgi Döngüleri: Eğitim standartlarına dair doğrulanmamış iddialar yaymak.

Bu tür “düşünsel sorunlar” eğitimi derinlemesine etkileyebilir:

• Güven Aşınması: Efsaneler ve yanlış anlamalar, eğitimcilerin ve uygulamaların güvenilirliğini zedeler.

• Reformlara Direnç: Yanlış inanışlara dayanan paydaşlar, yenilikçi uygulamalara karşı çıkarlar.

• Politika Tıkanıklığı: Kısa vadeli çıkarlar, uzun vadeli eğitim politikalarını engelleyebilir.

“Düşünsel sorunların” somut örneklerine de değinelim:

• Müfredat Reformlarının Siyasallaşması: Türkiye’deki son eğitim programı geliştirme çabalarının ideolojik amaçlarla yürütülmesi.

• “Beceri Açığı” Söylencesi: Okulların öğrencileri hazırlamada başarısızlığına dair yanlış yorumlamalar.

• Test Odaklı Kültür Efsanesi: Daha yüksek test puanlarının daha iyi okullara ait olduğu inancı, kaliteli eğitim hedeflerini gizlemesine yol açıyor.

Bütün bu sorunları ele alırken, eğitimcilerin eğitimin “düşünsel sorunlarını” nasıl gündeme getirebileceğini merak ediyorum.

• Eğitim ile ilgili savların eleştirel bir şekilde değerlendirildiği programlar geliştirilebilir. Bu, ebeveynlerin, öğrencilerin ve politika yapıcıların eğitim alanındaki yanlış bilgileri sorgulamalarına olanak tanır.

• Popülist söylemler yerine, araştırmaya ve verilere dayalı kararların alınması gerektiği vurgulanmalıdır.

• Eğitim paydaşları ile kamu arasında açık ve şeffaf bir iletişim kurulmalı, bu güvensizlikleri azaltacak yollar aranmalıdır.

• Eğitimde ihtiyacın ön planda olduğu çerçeveler üzerine yoğunlaşmak çok önemlidir. Ülkede bağımsız kurumların kurulması, eğitim reformlarını siyasi baskılardan koruyacak bir yaklaşım oluşturur.

• Farklı paydaşlar arasında iletişim güçlendirilerek, eğitimdeki yanlış anlayışların ortaya çıkması sağlanabilir.

“Düşünsel sorunlar” eğitimdeki göz ardı edilen yönleri ortaya koyabileceği gibi, eğitimcilerin bu sorunları tespit etme ve çözüm geliştirme kabiliyetlerinin de önemini gösteriyor. Eğitimde eleştirel bir diyaloğun, kanıta dayalı politikaların ve kapsayıcılığa önem veren bir kültürel değişimin gerekliliğini hatırlatıyor.

Sorunların bir öncelik sırasına konulup konulamayacağı sorusuna cevap vermek ise biraz zor; ancak benim gözlemlerime göre yanıltıcı ikilemler sürekli gündemde. Karşıtlıklar yerine esnek ve dengeleyici bir anlayışın benimsenmesi gerekmektedir.

Örneğin, mesleki ve genel eğitim, kuram ve uygulama, esneklik ve sağlamlık gibi kavramların birbirine bağlı olduğu vurgulanmalıdır. Eğitimde bu ikilemlerin tamamlayıcı olduğu gerçeği göz önünde bulundurulmalıdır.

Duygusal ve bilişsel zorluklar arasında denge kurulmalı, eğitim sistemi her yönüyle ele alınarak etkili çözümler üretilmelidir. Bu tür yaklaşımlar, eğitim sürecini iyileştirecek ve daha kapsayıcı bir sistemin inşasını destekleyecektir.

Sevgili hocam, değerli bilgileriniz için teşekkür ederim. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…

Kaynak: Halk TV

Eğitimde Siyaset ve Sorunlar: Çözüm Nereye?
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

45ekonomi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin