İktisatçı Mahfi Eğilmez, “Van Allen Radyasyon Kuşakları ve Ekonomi” başlıklı yazısında, atmosferdeki değişiklikler aracılığıyla ekonomideki gelişmeleri değerlendirdi.
Atmosferde meydana gelebilecek yıkımlar karşısında, fizikçi James Van Allen’ın kuşaklarının örnek alınması gerektiğini belirten Eğilmez, faiz-kur ve risk kuşaklarını ele aldı. Eğilmez, Türkiye ekonomisinde bu kuşakların etkilerini şu şekilde aktardı:
“Van Allen radyasyon kuşakları, güneş rüzgârından kaynaklanan ve bir gezegenin manyetosferi tarafından tutulan enerji yüklü parçacıklardan oluşan bir alan olarak tanımlanabilir. Bu kuşaklar, ilk olarak fizikçi James Van Allen tarafından bir makalede tanımlanmıştır.
Dünya, kuzey ve güney kutuplarının yarattığı manyetik etkiler nedeniyle iki Van Allen radyasyon kuşağına sahiptir. Bu kuşaklar, güneş rüzgarını ve kozmik ışın olarak gelen parçacıkları saptırarak atmosferi olası yıkımlardan korur. Eğer bu kuşaklar olmasaydı, dünya atmosferi var olamayacak ve yaşam sürdürülemez hale gelecekti. Kuzey ve güney kutuplarının dengesini bozan gelişmeler olmadıkça, Van Allen radyasyon kuşakları atmosferin korunmasında önemli bir rol oynamaya devam edecektir.
Benzer kuşaklar
Günümüzde ekonomilerde Van Allen radyasyon kuşaklarına benzer kalkanlar görevi gören iki ana kuşak bulunmaktadır:
Faiz – kur kuşağı ve düşük risk kuşağı.
Bu iki kuşak, ekonomiyi yıkıcı finansal saldırılardan korumaktadır. Ancak bu kuşakların dengesi, Van Allen radyasyon kuşaklarıyla kıyaslandığında daha hızlı bir şekilde bozulabilmektedir.
Faizler enflasyondan yüksek olursa ne olur?
Eğer faiz oranları enflasyon oranının üzerinde belirlenirse, bireyler enflasyondan korunmak amacıyla harcamalarının bir kısmını tasarruf yapmayı tercih ederler.
Bu durum talep düşüşüne yol açar ve fiyat artışlarının hızını keser. Çünkü talep enflasyonu, paranın bol olduğu ve mal ile hizmetin sınırlı olduğu zamanlarda ortaya çıkar.
Böylelikle, fiyatların dengede tutulabilmesi, enflasyonun artışını engellemek ve faiz kuşağının olumlu etkisinden yararlanmak için faiz oranlarının enflasyonun üzerinde tutulması önemlidir.
Faizler enflasyondan düşük olursa ne olur?
Enflasyon artma eğilimindeyken, faiz oranlarının artırılması zorunludur. Faiz oranları enflasyonun gerisine düştüğünde, talep artar ve bu durum talep yöneylemli enflasyonun hızlanmasına yol açar. Faizlerin enflasyonun altında kalması, döviz kurlarının da yükselmesine neden olur. Yeterli faiz getirisi elde edemeyen tasarruf sahipleri, ulusal paralarını dövize çevirerek yatırım değerlerini korumaya çalışırlar. Aynı şekilde, ülkeye yatırım yapmak için gelmiş olan yabancı yatırımcılar da paralarını geri çekmeye başlayabilirler. Bu da döviz kurlarının artışına sebep olur. Kurların yükselmesi, ihracatı olumlu etkileyebilirken, ithal girdi maliyetlerini artırarak iç piyasada fiyat artışlarına neden olur. Bu durum enflasyonun yeniden hızlanmasına yol açar.
Riskler artarsa belirsizlik de artar
Ekonomik denge için kritik olan bir diğer unsur, risklerin artırılmaması ve mümkünse azaltılmasıdır. Burada bahsedilen riskler ekonomi, sosyal ve siyasal riskleri kapsayan çok geniş bir kavramdır. Eğer bir ülkede riskler artıyorsa, belirsizlik de artmaktadır. Bu negatif durum, insanları olumsuz beklentilere sevk ederken, bir yandan talep artışına, diğer yandan da maliyet artışına yol açar. Böylece, talep enflasyonu ve maliyet enflasyonu birlikte ortaya çıkar.
Faiz-kur kuşağıyla beraber低 risk kuşağının yarattığı ekonomik dengenin bozulması, Van Allen radyasyon kuşaklarının bozulmasının dünya atmosferine etkisi gibi ekonomik atmosferin bozulmasına yol açabilir.
Türkiye, bu iki kuşağı doğru şekilde ayarlayabildiği dönemlerde ekonomisinde rahat bir nefes almayı başarmış, aksi durumda ise günümüzdeki gibi zorluklarla karşılaşmıştır.
Kaynak: Ekonomim