ŞEBNEM TURHAN
Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, KOBİ kredilerine yönelik aylık yüzde 2,5 büyüme limitinin diğer ticari kredilerden daha yüksek olmasının avantaj olarak görüldüğünü ifade etti. Akten, “KOBİ’lerin daha fazla finansmana ihtiyacı olduğu için aslında bu iki segmentin birlikte değerlendirilmesi daha faydalı olurdu. KOBİ’ler ve ticari kurumsal kredileri eşit şekilde destekleseler, her iki tarafında daha hızlı büyümesi mümkün olabilirdi. Ticari kredilere yüzde 1,5, KOBİ’lere yüzde 2,5 yerine tümüne yüzde 2 limiti koymak, KOBİ’lerin büyümesine büyük katkı sağlardı” dedi.
Akten, EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ ve Genel Koordinatör Vahap Munyar’ın sorularını yanıtladı.
■ 2025 başladığında bankacılık için beklentiler olumluya dönmüştü
2024 yılına oranla, 19 Mart tarihin yüksek etkisi tartışma konusu oldu. Geçtiğimiz yıl aralık ayında yapılan ilk faiz indirimi ile birlikte sektör ve sanayide kayda değer bir hızlanma gözlemlendi. Bu süreçte dikkate değer miktarda rezerv biriktirildi. Merkez Bankası’nın bu kadar rezerv biriktirmesine gerekip gerekmediği üzerine bankacılar arasında tartışmalar yapıldı. Ancak, yurtiçindeki ve yurtdışındaki riskler, bu tamponun gerekliliğini ortaya serdi. Faiz oranlarının yeniden artışı ile birlikte yavaşlama görüldüğünü dramatize etti. Piyasalarda da likidite koşullarında ciddi sıkılaşma yaşandı. Faiz oranlarının yüzde 42,5’ten yüzde 49’a çıkması, mevduatın önemli ölçüde etkilenmesine neden oldu. Son iki haftadır dövizdeki sakinliği gözlemliyoruz. DTH payı azalırken, yeniden dolara dönüşüm başladı. Geçen ay enflasyonun düşük gelmesi de önemliydi, bu ay da düşmesini bekliyoruz. Mayıs enflasyonunun yüzde 2,3 civarında olmasını öngörüyoruz. TL cinsinden tasarrufların arttığı, ancak ticari ve kurumsal kredilere olan talebin azaldığı görülüyor. Bireysel kredi talebi ise zaten oldukça düşük durumda.
■ Sanayici ihracatçı faizlerden şikayet ediyor. Bankacılık sektörü faizler konusunda ne düşünüyor, bu faizlere ne kadar dayanılabilir?
Öncelikle, herkesin şikayet etmesi ekonomide bir yavaşlama yaşanmasının temel sebeplerinden biri. Enflasyon düşmeye başladığında durumun iyileşeceğini düşünüyoruz. Makroekonomi ile mikroekonomi dinamikleri, işler iyi giderken her şeyin olumlu görünebileceğini gösteriyor. Ancak, koşulların iyileştiğini gözlemlemeye başlıyoruz. Çok ciddi bir sıkılaşma mevcut. Merkez Bankası’nın faiz indirimine başlaması ve Temmuz’daki Para Politikası Kurulu toplantısında böyle bir adım atılmasını bekliyoruz. Faiz oranları yüksek olduğunda büyümenin yavaşladığını müşteri tarafında da gözlemliyoruz. Türkiye, dinamik bir ülke ve yıl sonunda yüzde 3,5 büyüme bekliyoruz. Diğer ülkelerde büyüme olumsuz olurdu, ancak Türkiye’de bu bir yumuşak iniş direnci sağlıyor. Faiz oranları düşmediği sürece maliyetler artıyor ve bu durum, ticari ve kurumsal müşterilerin bilançolarını etkiliyor. KOBİ’lerdeki bilanço durumu genel olarak iyi. Ancak, yüksek faizler, kobi ve ticari kredi talebini sekteye uğratıyor.
■ Enflasyon ve politika faizleriyle ilgili beklentileriniz nasıl değişti? Kredi büyümesi ne olur?
Yıl başında enflasyon beklentimiz, Merkez Bankası tarafından belirlenen yüzde 19-29 aralığındaydı. 19 Mart sonrası tahminlerimiz, şimdi yıl sonu enflasyonunun yüzde 30-31 civarında gerçekleşeceği yönünde. Bu seviyenin altı mümkün görünmüyor ama çok yüksek olmayacağını da düşünüyoruz. Politika faizinin yüzde 38 civarında olmasını bekliyoruz. Enflasyon ne kadar düşerse, reel faiz oranının da düşeceğini düşünüyoruz. Kredi büyümesinin enflasyonun altında kalmasını sağlamak, hem TL hem de yabancı para cinsinden daha sağlıklı bir büyüme ortamı oluşturacaktır.
■ TL ticari kredilerde KOBİ ve KOBİ dışındaki farklı büyüme limitleri olumlu yansıyor mu?
KOBİ kredilerine getirilen limitlerin kaldırılmasını tercih ederdim. Kredilere getirilen toplam limitler doğru ve bu düzenlemeler belli bir süre daha devam edecektir. Ancak KOBİ’lere uygulanan aylık yüzde 2,5’lik limit, KOBİ’ler açısından avantaj gibi görünse de yeterince finansman sağlamaktan uzak. İki segmentin birlikte ele alınması, hem KOBİ’lerin hem de büyük kurumların daha fazla gelişmesine olanak verebilir. Biz her zaman KOBİ’leri tercih ediyoruz. KOBİ’lerde daha fazla ayrıştırmaya ve desteklemeye gidilmesi gerektiğini düşünüyorum. Verilecek destek, KOBİ’lerin büyümesine önemli katkı sağlar.
■ Takipteki alacak miktarında artış, bankacılıkta bir sorun yaratır mı?
Takipteki alacaklar çok fazla değil, ancak maliyet açısından bankaların marjlarını ciddi biçimde etkiliyor. Faiz oranlarının artışı nedeniyle maliyetler yükseldi. Kredi kartları, takipteki alacakların yüzde 50’sini oluşturuyor. Geçmiş yıllarda kredi kartı kullanım oranı yüzde 40 iken, şimdi yüzde 60 seviyesine ulaştı. Ödemelerin kredi kartı ile yapılması, fiziksel nakit taşımaya göre daha avantajlı hale geldi. Ancak, kredi kartlarının takipteki alacak oranı, 2018 ve 2019 seviyelerinin altında kalmaktadır. Normalleşme belirtileri görüyoruz. Takipteki alacaklar büyük oranda sorun yaratmıyor, fakat genel bilanço durumu üzerinde endişe yaratıyor. Ayrıca, canlı kredilerin yapılandırılması başlatıldı. Ancak, zorlanan müşterilerin durumu, birkaç ay içinde sorun haline gelebiliyor. Destek kredilerinin daha uzun vadeli verilmesini öneriyoruz.
Faizleri buralarda tutmazsa ekonomiyi soğutamıyor
■ Yılın geri kalanı için hareketlenme, canlanma beklentiniz var mı?
İkinci yarıda kredilerin tahsisinde rahat bir ivme kazanılacağını düşünüyorum. Kredilerin GSYH’ye oranı yüzde 33’e kadar düştü, oysa 2021 yılında bu oran yüzde 60 seviyesinde bulunuyordu. Hem hanehalkı borçluluğu hem de devletin borçluluk oranı oldukça düşük seviyelerde. Türkiye, girişimcilik açısından son derece dinamik bir ülke. Faizlerin normalleşmesiyle, talebin artacağına inanıyorum. Beklentileri kırmak oldukça zor. Önümüzdeki aylarda faizlerin aşağı yönlü seyredeceğini ve ortamın iyileşeceğini düşünüyorum. Yaz sezonuyla birlikte harcamaların artması bekleniyor. Şu anda kredi kartı taleplerinde bir canlanma gözlemleniyor.
Bankaların özsermaye karlılığı % 25-30 bandında kalacak
■ Mevduat TL’ye döndü mü, kârlılık yıl sonu nasıl şekillenir?
KKM sürecinin sona gelindiğini söyleyebiliriz. TL mevduatın büyüme artışını, yabancı para mevduatına göre çok daha yüksek görüyoruz. Çünkü döviz mevduatının maliyeti oldukça yüksek. Son iki hafta içerisinde döviz mevduatında az bir hareketlenme gözlemlenmesine rağmen, genel olarak azalmaktadır. Karlılık açısından, sermaye getirileri zorunlu karşılıkların, limitlerin, marjların baskısıyla düştü. Sermaye getirisinin bu yıl yüzde 25-30 bandında kalacağını öngörüyorum. Ancak bankaların ağırlıklı olarak 400 milyar lira civarında bir sermayesi bulunuyor. Bankaları eleştirenler, bu paralardan yüksek kazanç elde etme beklentisine sahipken, yüksek kazanç bekleyen banka bulmak oldukça güçleşiyor.
Kaynak: Ekonomim