Ortadoğu’da Savaşın Gölgesinde
Ortadoğu’daki savaş, derinleşerek devam ediyor. İran ile İsrail arasındaki gerilim, dünyayı yeni bir savaşın eşiğine getirmiş durumda.
Bu karmaşık durumu daha iyi anlayabilmek için yazıyı, eski Türkiye Birlik Partisi (TBP) Milletvekili ve Demokratik Barış Hareketi’nin (Barış Partisi) kurucu Genel Başkanı Ali Haydar Veziroğlu’na bırakıyoruz.
Ali Haydar Veziroğlu’nun Değerlendirmeleri
İran’dan bize seslenen Veziroğlu’nun görüşleri şöyle: “Sorumluluk anlayışını ve insani duygularını şahsi çıkarlarının üzerinde tutan bir iş insanıyım. Günümüzde yaşanan bu acı sahneleri dün Irak’ta, bugün İran’da izliyorum; yarın ülkem Türkiye’de de yaşanmayacağından emin değilim.
Amerika, çeşitli nedenlerle kendisine bağımlı liderlerin işbirliği ile Orta Doğu’yu dikensiz gül bahçesi haline getirmeye çalışmaktadır.
Toplumumuz, yakın tarihimizde yaşadıklarıyla Amerika’nın artık Türkiye dostu olmadığını biliyor. Ancak toplumu yönetenler, bu gerçeği görmezden gelerek devam etmekte ve bu acı gerçek, komşu dost İran dahil, bölge halklarına büyük bedeller ödetmektedir.
İran ve Türkiye’nin Tarihsel İlişkileri
İyi niyetten yoksun, bazı kişilerin gerçeğe aykırı gayretlerine rağmen, tarih boyunca devam eden İran – Türkiye dostluğu kesintisiz bir şekilde sürmektedir.
Safevi ve Osmanlı döneminde, yaklaşık dört yüz yıl önce Kasr-ı Şirin’de yapılan Zahab anlaşması, iki ülkenin sınırlarının değişmediğine dair önemli bir örnek teşkil etmektedir.
Orta Doğu’da uygar kabul edilen ülkelerin mücadele ettiği bu dönemde, Türkiye ve İran’ın ortak coğrafyası, tarihleri, inançları ve etnik kökenlerinin bu iki ülkeyi dost yapmaya mahkum ettiğini söylemek mümkündür.
İran’ın günahı, Amerika’ya köle olmayı reddederek, Amerika’nın istediği dikensiz gül bahçesinde bir diken olmaktır.
Türkiye’nin dost ve komşu ülkesi İran’a yönelik haksızlıklar karşısında, iktidar ve muhalefetin duyarlı olması beklenirdi. Ne yazık ki, iktidarın bilinen nedenlerle bakışını başka yere çevirmesi ve muhalefetin sessiz kalması düşündürücü bir durum yaratıyor.
Halkın Direnişi ve Savaş Çizgisi
İsrail ve Amerika’nın işbirliği ile gerçekleştirilen saldırılar sonrası, İran yönetimi önemli bir tahribatın ardından hızla toparlanarak savaşa hazır hale gelmiştir. Kırk derece sıcaklığın altında, meydanları dolduran, tek yürek olarak haksızlığa karşı haykıran İran halkının direnişi, takdire şayandır.
Bu durum, İran toplumunun birliğini zayıf olarak lanse edenlere bir tepki niteliğindedir.
Farklı tarihlerde ve ülkelerde savaşların durdurulması ve barışın sağlanması amacıyla yapılan toplantılara katılan Amerikan yetkililerinin, aynı zamanda saldırı planları yapması, haydut devletlere yakışır bir durumdur.
Her bireyin özgür ve kardeşçe barış içinde yaşama hakkı olduğu gibi, bu hakkı kullanmak isteyen biri olarak ben de barıştan yanayım.
Arzulanan gerçek ve samimi barışın sağlanmasında Amerika ve İsrail’den bir beklenti var mı? Nitekim, ateşkes ile ilgili alınan kararların gayri samimi olduğu ortadadır.
İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatmasının dünya ekonomisinde ciddi dalgalanmalara yol açması muhtemeldir. Bu durumda liderler, zorunluluklardan dolayı barış sağlamaya çalışmak zorunda kalacaklardır.
Hürmüz Boğazı’nın kapatılması, dünya ekonomisinin çalkalanmasına neden olacaktır ve bu durumda iktidar sahiplerinin siyaset sahnesinden silinmesi kaçınılmaz hale gelecektir.
İran liderliğinin, sarsıcı gücünü kullanmaması dünya barışına değerli bir katkıdır. Bunun devam etmesini umuyoruz.
Zorbaların yönettiği bir dünyada, İran liderliğinin Hürmüz boğazını kapatmaması, dünya barışına verdiği önemi ve özlemi göstermektedir.
Sevgili kardeşlerim, tüm gayretlerinize rağmen benimle ulaşamamış olmanız beni üzmekte. Savaş ortamında sorunların olmaması beklenemez. Tahran’dan selamlar, ölümden kaçacak kadar zamanım yok. Umarım güzel günleri birlikte paylaşabiliriz.
Kaynak: Halk TV