1. Haberler
  2. Gündem
  3. İmamoğlu’na Diploma İptali: Siyasi Mi Hukuki Mi?

İmamoğlu’na Diploma İptali: Siyasi Mi Hukuki Mi?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İBB Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Üniversitesi’nin diplomasının iptaline yönelik açtığı davanın ayrıntıları gün yüzüne çıktı.

İmamoğlu‘nun avukatı Mehmet Pehlivan tarafından İstanbul Nöbetçi İdare Mahkemesi’ne sunulan ve ekleriyle birlikte 354 sayfadan oluşan dava dilekçesinde, diploma iptalinin iptali ve yürütmenin durdurulması talep edildi.

Dilekçede, üniversite diplomasının iptalinin “tamamen siyasi saiklerle” gerçekleştirildiği ve İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olmasını engellemeye yönelik bir adım olduğu ifade edildi.

Dava dilekçesinde yer alan ifadelerden biri şöyle:

“Bu nedenle işlem, Anayasa’da ve AİHS’de düzenlenen yetki saptırması yasağına aykırı bir şekilde, amaç unsuru yönünden hukuka aykırıdır.”

USULE İTİRAZLAR

Dilekçede işlemin usule aykırı yönleri şu şekilde sıralandı:

  • “Üniversite Yönetim Kurulu bu işlemi kurmaya yetkili değildir.”
  • “Kararın dayanağı olan İnceleme Komisyonu yetkin değildir.”
  • “İdare kararı tebliğ etmekten kaçınmaktadır.”

Esasa ilişkin hukuka aykırılıklar

Dilekçede, işlemin gerekçesinin 1990’daki yatay geçiş işlemlerine dayanması nedeniyle o dönemdeki mevzuatın geçerli olması gerektiği vurgulanarak, “Her hukuki işlemin hukuka uygunluk değerlendirmesi, işlemin tesis edildiği tarihteki mevzuata göre yapılmalıdır” denildi.

Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) 1990 yılında Girne Amerikan Üniversitesi‘nin tanınmadığına dair bir kararının olmadığı savunularak, “1990 yılında Girne Amerikan Üniversitesi’nin tanınmadığına ilişkin bir yazışma yapılmadığı anlaşılmaktadır” ifadesi yer aldı.

Aynı zamanda, İmamoğlu’nun yatay geçiş hakkını not ortalaması ve sıralama açısından karşıladığı vurgulandı.

İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu’nun işlem tesis etme yetkisinin bulunmadığına dikkat çekilen dilekçede, “Yok hükmünde sayılması gereken tek işlem, Üniversite Yönetim Kurulu’nun yetki gaspı yaparak müvekkil ve 28 kişi hakkında diplomasının iptali kararıdır” ifadesine yer verildi.

“Açık hata” iddiası da reddedilerek, “İptal davasına konu olan işlemlerde ‘açık hata’nın varlığından söz etmek hukuken mümkün değildir” denildi. İmamoğlu’nun yatay geçiş koşullarını eksiksiz sağladığı ifade edildi.

“DİPLOMA KAZANILMIŞ HAKTIR”

Diplomanın hukuka uygun olarak kazanıldığına dair dilekçede şu görüş paylaşıldı:

“İdari işlem kuramı açısından mevcut bir diplomanın İdare tarafından iptal edilmesi, sonuçları itibarıyla, idari işlemin geri alınması müessesesi kapsamında değerlendirilmektedir. Hukuka uygun ve hak yaratıcı idari işlemlerin geri alınması ise mümkün değildir.”

Dilekçede ayrıca, yatay geçiş yapılan üniversitenin tanınıp tanınmadığına dair bir yasal zorunluluğun bulunmadığı ifade edilerek, tanıma şartının geriye yürütülemeyeceği vurgulandı.

“İdari karar kamu yararını değil, siyasi hedefleri gözetiyor”

Diploma iptalinin siyasi amaçlarla yapıldığı iddiasıyla ilgili dilekçede, “Cumhurbaşkanı adayı olabilmesinin ön şartını ortadan kaldıracağından serbest seçim hakkını ihlal edecektir” denildi.

ADAYLIKTAN ÜÇ SAAT SONRA İŞLEM

“İdari kararın hedefi kamu yararı değil, siyasi amaç” ifadesinin yer aldığı dilekçede, İmamoğlu hakkında başlatılan soruşturmanın cumhurbaşkanlığı adaylık başvurusundan yalnızca üç saat sonra başlatıldığına dikkat çekildi.

Dilekçede, İmamoğlu hakkında başlatılan çok sayıda soruşturmanın zamanlamasına dikkat çekilerek, “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, lekelenmeme hakkını açıkça ihlal ederek yaptığı üç farklı basın açıklamasıyla müvekkili kamuoyunda ‘suçlu’ ilan etmiştir” denildi.

Savcılıkça yürütülen soruşturmalardan birinin, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın “Turpun büyüğü heybede” açıklamasından hemen sonra başlatıldığı ifade edilerek, “Yargısal sürecin siyasi saiklerle yürütüldüğü açıktır” denildi.

Diploma iptaliyle ilgili sürecin, CHP’nin cumhurbaşkanlığı ön seçimi yapılmadan hemen önce hızlandırıldığı dikkate alınarak, şu ifadelere yer verildi:

“Cumhurbaşkanlığı adaylık sürecinde, ön seçimlerin yapılacağı hafta, savcılık talimatıyla hızlandırılmış ve 18 Mart 2025 tarihinde hukuka aykırı bir şekilde iptal edilmiştir.”

Diploma iptalinden bir gün sonra gözaltına alınan İmamoğlu, 23 Mart’ta tutuklanmıştı. Dilekçede, bu sürecin Selahattin Demirtaş’ın tutukluluk örneğiyle benzerlik gösterdiği ifade edilerek, “Muhalif bir siyasetçinin siyasi sebeplerle yargılanıp özgürlüğünden alıkonulması nedeniyle başkanlık seçimleri ve Anayasa referandumu sırasında olması gerektiği gibi siyasi faaliyetlerde bulunamaması ve bunun başta Erdoğan olmak üzere siyasi rakipleri tarafından nasıl avantaja dönüştürüldüğü daha önce AİHM tarafından tespit edilmiştir” denildi.

Dava dilekçesinin en dikkat çekici ifadesi ise şu oldu:

  • “Diplomanın iptal edilmesi kararı, tamamen siyasi saiklerle, cumhurbaşkanı adayı olma koşullarının ortadan kaldırılmaya çalışıldığını ve en güçlü siyasi rakibin tasfiye edilmesi amacıyla alınan bir karar olduğunu göstermektedir.”

T24’ten Türker Karapınar’ın haberine göre; dava dilekçesindeki öne çıkanlar detaylı olarak şöyle anlatıldı:

Her hukuki işlemin hukuka uygunluk değerlendirmesi, işlemin tesis edildiği tarihteki mevzuata göre yapılmalıdır. Dava konusu diploma iptaline yönelik işlemin sebep unsuru 1990 tarihli yatay geçiş işlemlerinden kaynaklandığından, o tarihteki mevzuatın değerlendirilmesi gerekir.

YÖK Denetleme Kurulu Araştırma Raporunun içeriğinden, Yükseköğretim Kurulu Genel Sekreterliği tarafından yapılan araştırmada, 1990 yılında Yükseköğretim Kurulunun genel düzenleme yetkisine dayanarak yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarının bu vasfa sahip olması için gerekli kriterlerle ilgili bir düzenleyici işlem veya özel olarak yükseköğretim kurumu vasfı taşımadığı kabul edilen üniversitelere ilişkin tüm üniversitelere gönderilen genel nitelikli bir yazısı olmadığı, 1990 yılında Girne Amerikan Üniversitesinin tanınmadığına ilişkin bir yazışma yapılmadığı anlaşılmaktadır. Buna rağmen müvekkilimin yatay geçiş sürecinde “tanınırlık” ile ilgili Yükseköğretim Kurulu kararlarına ve usulüne uygun hareket edilmediği sonucuna varılmıştır.

Dosya incelendiğinde görüldüğü üzere, müvekkilim sıralama itibarıyla kontenjan artırımı olmasa idi dahi yatay geçiş yapabilecekler arasında olduğundan söz konusu iddianın müvekkilimin yatay geçiş işlemlerini hukuka aykırı hale getirmesi mümkün değildir. Bu nedenle bu konuda daha fazla açıklama yapma gereği duyulmamıştır.

Üniversite tarafından Savcılığa gönderilen belgeler arasında Fakülte’nin hazırladığı öğrenci kütüğünde ve öğrenci durum belgesinde bu bilginin doğru girildiği, bir diğer öğrenci bilgi formu örneğinde ise hata yapıldığı anlaşılmaktadır. Bahsedilen “öğrenci kütüğü” öğrencinin üniversiteye kayıt olmasından sonra hazırlanan bir bilgi formu mahiyetindedir. Bu açıdan, bu formun herhangi bir icrai işlem olmadığı gibi işlemin kurulması aşamasında esas alınan bir hazırlık işlemi niteliğinde de olmadığını, tamamen üniversitenin kendi iç yazışmalarına ilişkin olduğunu belirtmek gerekir.

İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu, yukarıda da ifade edildiği gibi İnceleme Raporu’na dayanarak, yetkisiz bir şekilde müvekkilimin yatay geçiş işlemini ‘yokluk’ ve ‘açık hata’ gerekçesiyle geri alarak diplomasını iptal etmiştir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, İdare Hukuku’nda özel hukukta olduğu gibi yokluktan söz etmek çok sık rastlanan bir durum değildir. İdare Hukuku ve İdari Yargılama Hukuku öğreti ve uygulamasında yokluk ağırlıklı olarak üç şekilde karşımıza çıkmaktadır. Bunlar, biri fonksiyon gaspı, diğeri yetki gaspı ve son olarak da konu unsurundaki hukuka aykırılıklardır. Bunun dışında, bir işlemin yok hükmünde sayılması hem öğretide hem de yargı kararlarında hukuken mümkün görünmemektedir. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nin müvekkilimin yatay geçiş talebinin kabulüne ilişkin tesis ettiği işlemin yok hükmünde olup olmadığı, yukarıda da ifade edildiği gibi, ancak üç halde mümkün olduğundan öncelikle bu hallerin yatay geçiş işleminin yapıldığı dönemde var olup olmadığının tespit edilmesi gerekir. Bu tespit için de dava konusu işlemin tesis edildiği tarihteki mevzuatın değerlendirilmesi ve buna göre bir sonuca varılması gerekmektedir. Müvekkilimin yatay geçişi sürecinde yürürlükte olan mevzuatta yatay geçişle geldiği yükseköğretim kurumunun tanınması zorunluluğu olmadığından yeni düzenleme ile getirilen tanıma şartını somut uyuşmazlıkta uygulamak hukuken mümkün değildir. Yurtdışındaki üniversitelerin tanınmasına ilişkin mevzuatta düzenleme olmayan ve dolayısıyla tanıma usulünün düzenlenmediği bir dönemde herhangi bir üniversite hakkında tanıma kararının olmadığını tespit etmenin, yatay geçiş işlemleri açısından herhangi bir hukuki sonucunun olmayacağı da açıktır. Bu açıdan önemli olan söz konusu dönemde Yükseköğretim Kurulu tarafından ‘tanınmamaya’ ilişkin bir işlem tesis edilip edilmediğidir. 1990 yılı itibarıyla Girne Amerikan Üniversitesi’nin tanınmadığına ilişkin bir Yükseköğretim Kurulu kararı bulunmadığından, Araştırma Raporundaki söz konusu tespitin bir geçerliliği ve hukuki anlamı bulunmamaktadır. Yukarıda izah edilen bilgiler ışığında açıkça görülmektedir ki davalı idarenin ilan ettiği işlemlerde ağır bir hukuksuzluk söz konusu olmadığından müvekkilimin lehine tesis edilen işlemlerin ‘yok hükmünde’ sayılması hukuken doğru değildir. Ortada ‘yok hükmünde’ sayılması gereken tek işlem, Üniversite Yönetim Kurulu’nun yetki gaspı yaparak müvekkil ve 28 kişi hakkında diplomasının iptali kararıdır.

İptal davasına konu olan işlemlerde ‘açık hata’nın varlığından söz etmek hukuken mümkün değildir. Çünkü, açık hata, herkesin gördüğünde fark edebileceği derecede açık bir duruma işaret etmelidir ve tıpkı hilede olduğu gibi muhatabın da iyi niyetinden kuşku duymaya yol açabilecek ağırlıkta bir hata olmalıdır. Müvekkilim yatay geçiş işleminin tesisinde kusurlu olmadığından, müvekkilimin işlemin tesis edilmesinde bir hilesinden veya idarenin açık hatasından söz etmek hukuken mümkün değildir. Hatta İnceleme Raporunda da belirtildiği gibi, diploması iptal edilen 28 öğrencinin 27’si yatay geçiş kaydı sırasında not ortalaması koşulunu sağlamamış ve bazı dosyalarda tamamlanması gereken kredi koşulları da gerçekleştirilmemiştir. Yatay geçiş koşullarına eksiksiz sahip olan tek öğrenci müvekkilim Ekrem İmamoğlu olmuştur. Bu açıdan, müvekkilimin idareyi yanıltma gibi bir iradesinin olmadığı açıkça görülmektedir.

Yatay geçiş işlemleri söz konusu dönemde yürürlükte olan Yönetmelik uyarınca yürütülmüş ve tamamlanmış olup, yatay geçiş başvurusunun kabul edilmesi ve öğrenci kaydının yapılması işlemleri hukuka uygundur. İdari işlem kuramı açısından mevcut bir diplomanın İdare tarafından iptal edilmesi, sonuçları itibarıyla, idari işlemin geri alınması müessesesi kapsamında değerlendirilmektedir. Hukuka uygun ve hak yaratıcı (yararlandırıcı) idari işlemlerin geri alınması ise mümkün değildir. Dava konusu işlemde ileri sürüldüğü gibi açık hatadan da bahsetmek mümkün değildir. Açık hata, herkesin gördüğünde fark edebileceği derecede açık bir duruma işaret etmelidir ve tıpkı hilede olduğu gibi muhatabın da iyi niyetinden kuşku duymaya yol açabilecek ağırlıkta bir hata olmalıdır. 1990 yılındaki mevzuata göre, yatay geçiş yapılabilecek bir yükseköğretim kurumu olup olmadığı değerlendirmesi tamamen üniversitelerin yetkisine bırakılmıştır ve yeknesak uygulama bakımından da Yükseköğretim Kurulunun anlamlı bir işleve sahip olduğunu söylemek güçtür. O dönemde yatay geçiş bakımından merkezi bir değerlendirmenin mutat olarak yapılmadığı, Yükseköğretim Kurulu’nun denklik bakımından kabul ettiği bir listeyi tüm üniversitelerle de paylaşmadığı veya İstanbul Üniversitesi’ne bu tür bir bilgi veren bir yazı yazmadığı düşünüldüğünde ne İstanbul Üniversitesinin ne de gerçeğe uygun beyanlarla hukuka uygun şekilde başvuruda bulunan öğrencilerin herhangi bir hatasından bahsetmek mümkün değildir. İdarenin söz konusu diplomaların geçersiz olduğu sonucunu doğuracak herhangi bir işlem tesis etmesi, Anayasa’da ve AİHS’de güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı ve eğitim hakkını ihlal edecek ve hukuka açıkça aykırı olacaktır.

Söz konusu karar siyasi saiklerle alınan ve kamu yararını hedeflemeyen bir karardır:

Müvekkilim Ekrem İmamoğlu, ana muhalefet partisinin önseçime giren tek cumhurbaşkanı adayı olarak 15 milyondan fazla kişinin dayanışma oyunu almış bir Cumhurbaşkanı adayıdır. Müvekkilin diplomasının hukuka aykırı bir şekilde iptal edilmesi, Cumhurbaşkanı adayı olabilmesinin şartlarından biri olan üniversite mezunu olma şartını da ortadan kaldırdığı için, Anayasa ve AİHS’de güvence altına alınan serbest seçim hakkını da ihlal edecektir.

İdare tarafından idari incelemenin başlatılmasının sebebi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturması ve bu soruşturma dosyası üzerinden Üniversite’ye gönderilen 24 Şubat 2025 tarihli müzekkereyle idareden inceleme yapılmasını talep etmesidir. Savcılık soruşturmasının, müvekkilin Cumhurbaşkanı aday adaylığı başvurusundan yalnızca üç saat sonra başlatılmış olması ve yine aynı müzekkerede, müvekkilin söz konusu diplomayı YSK nezdinde kullanmaya devam ettiğinin özellikle vurgulanması, soruşturmanın asıl amacının müvekkilin Cumhurbaşkanı adayı olmasını engellemek olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu durumda söz konusu idari kararın kamu yararını değil, siyasi amaçları hedeflediğinin ispatıdır.

Müvekkil Ekrem İmamoğlu, diplomasının iptalinden bir gün sonra, 19 Mart 2025 tarihinde gözaltına alınmış ve Cumhurbaşkanlığı ön seçiminin yapıldığı gün olan 23 Mart 2025 tarihinde tutuklanmıştır. Müvekkilin avukatı olarak, bizim de bu süreçte gözaltına alınmamız ve adli kontrol şartıyla serbest bırakılmamızın yanı sıra, kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla yaptığımız basın açıklamaları nedeniyle hakkımızda suç duyurusunda bulunulması, yaşanan hukuksuzlukların boyutunu göstermektedir. Muhalif bir siyasetçinin siyasi sebeplerle yargılanıp özgürlüğünden alıkonulması nedeniyle başkanlık seçimleri ve Anayasa referandumu sırasında olması gerektiği gibi siyasi faaliyetlerde bulunamaması ve bunun başta Erdoğan olmak üzere siyasi rakipleri tarafından nasıl avantaja dönüştürüldüğü daha önce AİHM tarafından tespit edilmiştir.

Diplomanın iptal edilmesi kararı, tamamen siyasi saiklerle, cumhurbaşkanı adayı olma koşullarını ortadan kaldırılmaya çalışıldığı ve en güçlü siyasi rakibin tasfiye edilmesi amacıyla alınan bir karar olduğunu göstermektedir. İşlem, bu nedenle Anayasa’da ve AİHS’de düzenlenen yetki saptırması yasağına aykırı bir şekilde, amaç unsuru yönünden de hukuka aykırıdır. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin anılan kararı doğrultusunda, siyasi saiklerle alınan işbu karardaki yatay geçişin, mezuniyetin ve diplomanın geri alınmak suretiyle iptaline ilişkin kısmının iptal edilmesi gerekmektedir.”

Kaynak: Halk TV

İmamoğlu’na Diploma İptali: Siyasi Mi Hukuki Mi?
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

45ekonomi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin