ABD ve İran, Nükleer Anlaşma İçin Umman’da Görüşüyor
ABD ve İran yetkilileri, İran’ın nükleer programı hakkında yeni bir anlaşma sağlamak amacıyla Umman’ın başkenti Maskat’ta bir araya geldi.
ABD Başkanı Donald Trump, 2018 yılında ABD’nin İran ile diğer dünya güçleri arasında varılan nükleer anlaşmadan çekilme kararı aldığına işaret ederek, bu kararın ardından ülkeye yönelik ekonomik yaptırımları yeniden devreye aldığını açıkladı.
Trump, görüşmelerin olumsuz gitmesi durumunda askeri müdahale tehdidinde bulundu.
İran’a Neden Nükleer Silah İzni Verilmiyor?
İran, nükleer programını yalnızca sivil amaçlarla sürdürdüğünü iddia etmekte ve nükleer silah geliştirmediğini öne sürmektedir. Ancak, küresel nükleer gözlemci olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) dahil olmak üzere birçok ülke ve kurum, bu iddialara ikna olmamıştır.
İran’ın 2002 yılında gizli nükleer tesislerinin ortaya çıkmasından sonra, ülkenin niyetine dair ciddi şüpheler oluşmaya başladı. Bu durum, İran’ın dahil olduğu neredeyse tüm ülkelerin imzaladığı Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’na (NPT) aykırı bir durum teşkil etmektedir.
NPT, ülkelerin nükleer teknolojiyi tıp, tarım ve enerji gibi askeri olmayan amaçlarla kullanmasına izin verirken, nükleer silah geliştirilmesine izin vermemektedir.
İran’ın Nükleer Programı Ne Kadar İlerlemiş Durumda?
ABD’nin 2018’de mevcut nükleer anlaşmadan çekilmesinin ardından, İran bu duruma bir misilleme olarak temel taahhütlerini aşmaya başladı. JCPOA tarafından yasaklanan uranyumu zenginleştirmek üzere binlerce gelişmiş santrifüj kurmuş bulunmaktadır.
Nükleer silahların üretimi için %90 saflıkta zenginleştirilmiş uranyum kullanılmaktadır. Ancak JCPOA çerçevesinde İran’ın yalnızca %3,67 oranında ve 300 kg’a kadar zenginleştirilmiş uranyuma sahip olmasına izin verilmektedir. Bu miktar, nükleer santral ve araştırma amaçları için yeterli olsa da, nükleer bombalar için daha fazlası gerekmektedir.
Mart 2025 tarihinde IAEA, İran’ın %60 saflıkta zenginleştirilmiş yaklaşık 275 kg uranyuma sahip olduğunu bildirmiştir. Bu durum, İran’ın zenginleştirme devam ettirmesi halinde teorik olarak yaklaşık yarım düzine nükleer silah üretebileceği anlamına gelmektedir.
ABD yetkilileri, İran’ın bu uranyumu bir hafta gibi kısa bir sürede nükleer silah için gerekli malzemeye dönüştürebileceğini öne sürerken, İran’ın nükleer silah üretiminin bir yıl ile 18 ay arasında süreceğini belirtmişlerdir. Bazı uzmanlar, “ilkel” bir silahın altı ay içerisinde üretilebileceğini ifade etmektedir.
Trump Nükleer Anlaşmadan Neden Çekildi?
BM, ABD ve AB, İran’ın nükleer programının bomba yapımında kullanılabileceğine dair şüpheler nedeniyle 2010 yılından itibaren İran’a ciddi ekonomik yaptırımlar uyguladı. Bu yaptırımlar, İran’ın uluslararası piyasalarda petrol satışlarını engelleyerek ülkenin dış varlıklarını dondurdu ve ekonomik durgunluğa yol açtı.
2015 yılında, İran ve ABD, Çin, Fransa, Rusya, Almanya ve İngiltere gibi altı büyük güç, uzun müzakerelerin ardından JCPOA’yı kabul etti. Anlaşma, IAEA’nın İran’ın tüm nükleer tesislerine erişmesine ve denetim yapmasına izin verirken, karşılığında ülkeler yaptırımları kaldırmayı taahhüt etmiştir.
Donald Trump, 2018’de göreve geldiğinde bu anlaşmadan çekildi. Anlaşmanın “kötü” olduğunu savunarak, kalıcı olmamasını ve İran’ın balistik füze programını ele almadığını belirtti. Trump, İran’ı yeni ve genişletilmiş bir anlaşma yapmaya zorlamak amacıyla “maksimum baskı” politikası uygulamayı tercih etti ve yeniden yaptırımlar devreye alındı.
Trump’ın kararı, başta İsrail olmak üzere Amerika’nın bölgedeki müttefiklerinden destek gördü. İsrail, İran’ın gizli bir nükleer program yürüttüğünü iddia ederek, yaptırımların hafiflemesinden elde edilecek olan milyarlarca doları askeri faaliyetleri güçlendirmek için kullanacağını savundu.
ABD ve İsrail Şimdi Ne İstiyor?
Trump’ın İran ile görüşmelere başlayacağını açıklaması, İsrail’i şaşırtmış gibi görünmekte. Daha önce Trump, JCPOA’dan “daha iyi” bir anlaşma yapmak istediğini belirtmesine rağmen, İran şimdiye kadar müzakere çağrılarını reddetmiştir.
Trump daha önce, İran yeni bir anlaşma yapmazsa “bombalama olacağı” konusunda uyarıda bulundu. Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz, Trump’ın İran’ın nükleer programının “tamamen ortadan kaldırılmasını” hedeflediğini ifade etti.
Trump “doğrudan görüşmeler” olacağını dile getirirken, İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Umman’daki müzakerelerin dolaylı olacağını belirtti. İran, ABD ile etkileşime geçmeye hazır olduğunu ancak Trump’ın askeri bir seçeneği reddetmesini beklediğini vurguladı.
Kaynak, Reuters / Getty Images
Trump’ın duyurusundan sonra, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, kabul edilebilir tek anlaşmanın İran’ın nükleer programını tamamen ortadan kaldırması olacağını ifade etti. Bunun anlamını ise, “Amerika gözetimi ve uygulaması altında içeri girip tesisleri havaya uçururuz ve tüm ekipmanı sökeriz.” şeklinde açıkladı.
İsrail’in en büyük korkusu, Trump’ın İran’ın teslimiyeti dışında bir uzlaşmayı kabul etmesidir. Bu tür bir anlaşma, diplomatik bir zafer olarak sunulabilir.
NPT’yi imzalamamış ülkelerden biri olan İsrail’in nükleer silahlara sahip olduğuna inanılmakta; ancak ülke bu durumu ne onaylamakta ne de inkâr etmektedir.
ABD ve İsrail İran’a Saldırabilir Mi?
Hem ABD hem de İsrail’in İran’ın nükleer altyapısını hedef alacak askeri kapasiteye sahip olduğu belirtiliyor. Ancak böyle bir operasyonun son derece karmaşık ve riskli olacağı, sonuçlarının belirsiz olduğu da ifade edilmektedir.
Önemli nükleer tesislerin derinliklere gömülü olması, yalnızca en güçlü sığınak patlatma bombalarının bu tesislere ulaşabileceği anlamına geliyor. ABD’nin bu bombalara sahip olduğu biliniyor; ancak İsrail’in durumu belirsiz.
İran’ın böyle bir saldırıya karşı kendini savunması beklenmektedir. Bu durumda, bölgedeki ABD askeri varlıklarına saldırılar düzenleyebilir veya İsrail’e füzeler gönderebilir. Ayrıca, böyle bir operasyon için ABD’nin Körfez’deki üslerini ve uçak gemilerini kullanması gerekebilir.
Ancak ABD’nin en büyük hava üssüne ev sahipliği yapan Katar gibi ülkeler, olası bir saldırıya destek vermekten kaçınabilir; bu durum misilleme endişesinden kaynaklanmaktadır.
Kaynak: BBC Türkçe