Kaynak, Getty Images
Fotoğraf altı yazısı, İsrail saldırılarında öldürülen İranlı nükleer bilim insanları ve Devrim Muhafızları komutanlarının resmini içeren bir duvar afişi Tahran’da bir binanın duvarında
6 dakika önce
BBC Güvenlik Muhabiri Frank Gardner’ın analizine göre, İsrail’in İran’a yönelik gerçekleştirdiği saldırının arkasındaki nedenler ve olası etkileri ayrıntılı bir şekilde incelendi.
İsrail, yeni harekâtına “Yükselen Aslan Operasyonu” adını verdi. Bu operasyon, geçmişteki eylemlerden çok daha kapsamlı ve iddialı bir strateji olarak öne çıkıyor.
İran için ise bu harekât, 1980-1988 arasındaki Irak ile savaştan bu yana topraklarına yönelen en büyük saldırı olarak tanımlanıyor.
Gece yarısı yapılan hava saldırılarında İsrail Hava Kuvvetleri, yalnızca İran’ın nükleer programıyla bağlantılı tesisleri değil, aynı zamanda ülkedeki hava savunma sistemlerini ve balistik füze üslerini de hedef aldı. Böylece İran’ın misilleme kapasitesinin büyük ölçüde azalması sağlandı.
İsrail’in yurt dışı istihbarat servisi Mossad, İran’daki gizli ajanları ve üst düzey askeri komutanları konusunda önemli bilgiler sağladı ve bu kişilerin konumlarının belirlenmesine yardımcı oldu.
Mossad’ın bu saldırı sırasında İran topraklarından insansız hava araçları fırlattığı belirtildi. Operasyonun ana hedefleri arasında Natanz’daki nükleer zenginleştirme tesisi ve Devrim Muhafızları’nın üsleri yer aldı. Bu tür bir harekât, İsrail askeri planlamacıları için uzun bir süredir beklenen bir adım olarak değerlendirilmektedir.
Bundan sonra ne olacak?
İsrail’in bu operasyonla kesin bir amacı bulunuyor: En azından İran’ın nükleer programını uzun yıllar geriye götürmeyi, gerekirse durdurmayı hedefliyor.
İsrail’in askeri ve istihbarat çevrelerinde, bu harekât sonucunda İran’ın liderliğinin zayıflayacağı ve çökeceğine inananlar da var. Bununla birlikte, bu tür bir sonuç hayal olarak kalabilir.
ABD Başkanı Donald Trump, saldırının yapıldığı gün, İran’a daha iyi bir anlaşma yapma fırsatı verildiğini ifade etti.
İran ve ABD arasında gerçekleşmesi planlanan nükleer müzakerelerin altıncı turu ise 15 Haziran’da Umman’ın başkenti Maskat’ta yapılacaktı, ancak İsrail bu görüşmelere kayda değer bir önem atfetmiyor.
İsrail, bu durumun İran’ın nükleer silah programını ortadan kaldırmak için sunulan en iyi ve muhtemelen son fırsat olduğunu düşünüyor.
Avrupa Birliği Dış İlişkiler Konseyi’nden (ECFR) kıdemli politika uzmanı Ellie Geranmayeh, “İsrail’in İran’da bir gecede gerçekleştirdiği geniş çaplı saldırılar, Başkan Trump’ın İran’ın nükleer programını kontrol altına alacak bir anlaşma yapma şansını ortadan kaldırmak için tasarlandı” diyor.
Nükleer silahlanma yarışı riski
Ancak bu operasyonun daha tehlikeli sonuçlar doğurma ihtimali de bulunuyor. İsrail’in gerçekleştirdiği bu baskın, nükleer silahlanma yarışını tetikleyebilir.
İran’daki bazı sertlik yanlısı şahinler, gelecekteki olası saldırılara karşı en etkili caydırıcılığın nükleer silah edinmek olacağına inanıyorlar.
Libya ve Kuzey Kore’nin farklı kaderleri bu bağlamda dikkat çekici örnekler sunuyor. Libya’nın lideri Muammer Kaddafi, 2003 yılında kitle imha silahlarını terk etti; fakat sekiz yıl sonra, Arap Baharı sürecinde devrilip öldürüldü.
Diğer taraftan Kuzey Kore, uluslararası yaptırımlara rağmen, güçlü bir nükleer silah ve kıtalararası balistik füze cephanesi geliştirdi.
İsrail’in Yükselen Aslan Operasyonu versiyonu ne olursa olsun, İran rejimi bu süreçte güçlenebilir ve nükleer silah edinme yarışına yönelik çabalarını artırma riskini taşımaktadır.
Böyle bir senaryo, Suudi Arabistan, Türkiye ve muhtemelen Mısır gibi ülkelerin nükleer silah edinme kararı almasına sebep olabilir ve Ortadoğu’da kaçınılmaz bir nükleer silahlanma yarışını başlatabilir.
Kaynak: BBC Türkçe