Yeni Siyasi Dönem: PKK’nın Feshi ve İktidarın Stratejileri
İktidar, terör örgütü PKK’nın kurucusu Abdullah Öcalan’ın çağrısı ve PKK’nın kendini feshetmesiyle birlikte siyasette yeni bir dönemin başladığını duyurdu.
Bu yeni dönemde iktidarın nasıl bir siyasi yapı oluşturacağı da netleşmeye başladı. PKK’nın ve iktidarın alacağı yeni kararların hem dış hem de iç siyasette ne tür etkiler yaratacağı merak konusu.
Dış Politika Üzerindeki Etkiler
Dış siyasetteki dinamikler, PKK’nın silah bırakma ve kendini feshetme kararının ardından şekillenecek. Bu gelişmeler, ABD ve İsrail’in Türkiye üzerindeki baskılarının artmasına yol açabilir. Özellikle Suriye’nin kuzeydoğusunda PYD-YPG’nin kurduğu özerk yönetimin tanınması yönündeki taleplerin gündeme geleceği öngörülüyor.
PKK’nın fesih kararı, Türkiye’nin Suriye’deki gelişmelere daha pasif bir şekilde yaklaşması için bir bahane olarak kullanılabilir. ABD, Türkiye’nin bu pozisyonda kalmasının karşılığında füze satışına onay verdi. Türkiye’nin, ABD’nin yanında durmaya devam edeceği mesajı genel olarak verilmeye çalışılıyor.
“Ortada terör örgütü kalmadı” söylemiyle, Türkiye’nin eylemlerinin kısıtlanmaya çalışılabileceği ifade ediliyor.
İç Politika Dinamikleri
İç siyasette iktidar, PKK’nın bu kararını “terör örgütünü bitirdik” söylemiyle bir propaganda malzemesi haline getirecek. İktidarın bu alandaki iki temel hedefi var.
Birincisi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dördüncü kez adaylık süreci ve seçilmesini sağlamak. İkincisi ise DEM Parti’yi muhalefetten ayırarak iktidar yanına çekmek. Bu süreçte CHP ile DEM Parti arasında bir çatışma yaratılması ve DEM Parti’nin oylarının hedef alınması amaçlanıyor.
PKK’nın açıklamaları, Lozan ve 1924 Anayasası gibi konuları gündeme getirdiğinden dolayı CHP’nin tepkisini çekti. Bu durum, CHP ve DEM Parti’nin karşı cephelerde hizalanmasına yol açtı.
İktidarın yeni anayasa ve yerel yönetimlerle ilgili reform talepleri, PKK ve DEM Parti’nin beklentileriyle örtüşmekte. İktidarın bu süreçten beklediği, Erdoğan’ın yeniden aday olmasını sağlamak ve belki de seçimlerdeki yüzde 50 artı 1 barajının değiştirilmesidir.
Buna karşın PKK ve DEM Parti’nin talepleri daha kapsamlı. Abdullah Öcalan’ın cezaevinden özgür bir şekilde DEM Parti’ye liderlik etmesi ve cezaevindeki PKK’lıların serbest bırakılması gibi talepler söz konusu. Ayrıca, güvenli bir ülkeye gitmek isteyen Kandil’deki PKK yöneticilerine Türkiye tarafından garanti verilmesi bekleniyor.
Kayyım uygulamalarının sonlandırılması ve kayyım atanan belediyelerin DEM’e devredilmesi de bu süreçte önemli talepler arasında yer almakta.
Yeni Dönemin Siyasi Yansımaları
Öcalan’ın “barış güvercini” olarak tanıtılması ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun “suç örgütü lideri” olarak anılması, iktidarın yeni dönemdeki siyasi manevralarını gözler önüne seriyor.
İmamoğlu’nun Cumhuriyet tarihinin en büyük “suç örgütünün lideri” olarak vilâyet edilmesine karşın Öcalan’a “kurucu önder” olarak hitap edilmesi, iktidarın bu konudaki tutumlarının çelişkisini gösteriyor.
Halkın Tepkisi ve İçsel Çatışmalar
İktidarın bu siyasi düzenlemelerini halkın ne kadar benimsediği ise belirsiz. AK Parti içinde bile bu duruma karşı itirazların olduğu ifade ediliyor. Halkın “Öcalan’ı dost, İmamoğlu’nu düşman” olarak görmesini beklemek yanıltıcı olabilir. Zira, halk her iki figürün kim olduğunu iyi biliyor.
Bununla birlikte, iktidarın iç politikadaki hesaplarının çarşıya uyup uymayacağı konusunda soru işaretleri mevcut.
Kaynak: Halk TV
