ÖZDER ŞEYDA UYANIK
Para arzı, bir ekonomide dolaşan toplam para miktarının değerini ifade eder. Enflasyon ile para arzı arasındaki ilişki, arzın fazla artması durumunda piyasalarda talep ve fiyatların yükselişine, yetersiz para arzında ise deflasyona neden olarak kendini gösterir. Deflasyon, yatırımları olumsuz etkileyerek işsizlik ve ekonomik büyüme üzerinde olumsuz etkilere yol açar.
Ayrıca, para arzı faiz oranları ile de doğrudan bağlantılıdır. Artan para arzı, faiz oranlarını düşürerek kredi maliyetlerini de azaltır. Yatırımlar ve tüketim artışı sağlanırken ekonomi canlanır. Ancak para arzının kontrolsüz bir şekilde artması, enflasyona yol açarak ekonomideki dengeyi bozar.
Para Arzının Tanımı
M1 olarak bilinen dar tanımlı para arzı, piyasada bulunan nakit ile bankalardaki vadesiz mevduat hesaplarının toplamıdır ve en likit para biçimini ifade eder.
Daha geniş bir kapsam sunan M2, M1’deki para arzına bankalardaki vadeli mevduatların eklenmesiyle oluşur.
M3 ise, en geniş tanımlı para arzı olarak M2’ye repo, para piyasası fonları ve bankaların ihraç ettiği menkul kıymetleri ekleyerek hesaplanır.
Farkın Büyümesi
Türkiye’de para arzı üzerinde yapılan değerlendirmelere göre; M1, M2 ve M3 verilerinde TCMB’nin EVDS sisteminden elde edilen verilere dayanarak, 2021 sonrası fark edilebilir bir artış gözlemlenmektedir.
Verilere bakıldığında, M1 ile M2-M3 arasındaki farkın özellikle 2014 sonrası açılmaya başladığı ve 2021 itibarıyla daha da belirgin hale geldiği görülmektedir.
Öte yandan, M2 ile M3 arasında 2023’ün ikinci yarısına kadar herhangi bir fark bulunmamışken, bu tarihten sonra faizlerdeki artışla birlikte farkın açıldığı görülmektedir.
Yüksek faiz oranlarının yarattığı getiri ile parasallaşma arasında bir ilişki gözlemlenirken, nakit kullanımındaki düşüklüğün dikkat çektiği bu tabloda, artan faiz gelirleri ve enflasyon üzerindeki etkisi ile para arzındaki yükseliş ön plana çıkmaktadır.
Kaynak: Ekonomim