ŞEBNEM TURHAN
Merkez Bankası, bugün nisan ayı Para Politikası Kurulu kararını açıklayacak. Anket sonuçlarına göre, piyasa beklentisi politika faizinin değişmeyeceği yönünde, bu oranın yüzde 42,5 civarında olduğu görülüyor. Bununla birlikte, geçmiş yıllarda olduğu gibi Merkez Bankası’nın sıkılaştırma aracı olarak politika faizi yerine borç verme faizinin koridorun üst sınırını kullanması tartışmalara yol açmış durumda. Bugün, 20 Mart’ta yapılan ara toplantı ile yüzde 46’ya çıkarılan borç verme faizi yerine, politika faizinin de yine yüzde 46’ya çekilerek ana araç olabileceğine dair görüşler ifade ediliyor. EKONOMİ’ye konuşan ekonomistler, Merkez Bankası’nın belirsizliği aşmak için 19 Haziran öncesinde ara toplantı yapma seçeneği bulunduğunu belirttiler.
Ekonomistlerin değerlendirmeleri şu şekilde:
Pas geçse de ara toplantıyla müdahale seçeneği var
Ekonomist Uğur Gürses: Merkez Bankası, ara toplantı sonrası 500 milyar liralık likiditeyi vadeli depo ve likidite senedi ile çekti. Bu faiz oranları yüzde 46-48 seviyelerinde oluştu. Döviz satışlarının artması sebebiyle TL’nin son 10 gün içinde kademeli olarak değer kaybetmesi nedeniyle gecelik repodan piyasaya para sağlanıyor. Bu uygulamanın devam edeceği öngörülüyor. Merkez Bankası, bu durumu “geçici” olarak değerlendiriyor ve mevcut duruşunu değiştirmeyecek gibi görünüyor. Enflasyonun gelişimine odaklanmaları gerekiyor. Son bir ayda Euro/TL bazında yüzde 8’e, sepet bazında ise yüzde 6’ya yakın artış yaşandı. Politika faizini artırmadan önce, enflasyonun nasıl etkileneceğini izlemek isteyeceklerdir. Mevcut durumu devam ettirmeleri halinde, elbette ki bir ara toplantı yaparak politika faizini yükseltme seçenekleri bulunuyor. Ancak, piyasa, Merkez Bankası’nın bugün politika faizini değiştirmemesi durumunu olumsuz algılamayacaktır.
Borç verme faizinde 3 puan artış yararlı olacak
Virtus Glocal Yönetici Ortağı Dr. İnanç Sözer: Küresel ve yerel gelişmeler ışığında, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın bugünkü toplantısında politika faizini değiştirmeden, yüzde 46 olan gecelik borç verme faizini 300 baz puan artırarak yüzde 49’a çıkarmasının makroekonomik istikrar açısından daha faydalı olacağını düşünüyorum. Piyasa son bir ayda yaşadığı olumsuzlukları ve TL’deki ani değer kaybını hissediyor. Bu durumu tolere edebilmek için daha sıkı bir para politikası ve daha değerli bir TL gerekmekte. Kısa vadeli bir sıkılaştırmanın, Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadelesinde güvenilirliğini artırarak yabancı yatırımcıları yeniden çekebileceği gibi, yurt içinde de Türk lirasına duyulan güveni yükselteceği kanaatindeyim. Piyasa beklentilerine rağmen, faiz artışının söz konusu olacağını düşünüyorum. Ayrıca, sıkı para politikası söylemleriyle beraber faizlerde bir değişiklik olmaması da şaşırtıcı olmayacaktır.
Politika faizi fiili faiz oranına çekilmeli
Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kara: Merkez Bankası’nın iki seçeneği bulunuyor: 1) Hiçbir şey yapmadan ileride daha sert tedbirler almak zorunda kalmak. 2) Politika faizini mevcut fiili faiz olan yüzde 46 seviyesine çekmek. Her durumda ekonomi yavaşlayacak ancak ikinci seçenekle bu yavaşlama daha az olacaktır. Merkez Bankası bu seçeneği değerlendirirse, Hazine-TCMB koordinasyonu ile tahvil ve döviz piyasasını desteklemek için ilave adımlar atması halinde, yıl ortalarında önemli bir faiz indirimi potansiyeli doğacağını düşünüyorum.
Döviz talebi artışı ek sıkılaşma ihtiyacı doğuruyor
Gedik Yatırım Baş Ekonomisti Serkan Gönençler: 19 Mart’tan itibaren Merkez Bankası’nın net döviz pozisyonunda 45 milyar dolara yakın bir azalma oldu, bu da döviz talebinin güçlü seyrettiğini gösteriyor. Bu şartlar altında TCMB’nin ek parasal sıkılaştırmaya gitmesi uygun olacaktır. TCMB’nin geçici bir değerlendirme eğiliminde olması dolayısıyla, herhangi bir sıkılaştırma yapmaları durumunda bu müdahaleyi haftalık repo faizi üzerinden değil, gecelik faiz üzerinden gerçekleştirmesini bekliyoruz. Beklentimiz, 17 Nisan PPK toplantısında gecelik borç verme faizinin 200 baz puan artırılarak yüzde 48,0’a çekilmesi yönünde.
Kaynak: Ekonomim
